duydum sen de yorulmuşsun, en eski şarkım. en güzel de seni söylerdim. sana yeni bir ad vermek istedim, sonra seni sustum. sustum ki söylemesin kimse. her harfine kurban olduğum. ne olur unutma beni. sitem dersin bilirim bu sözüm için, yine de sen unutma. hep taze tut seni söylediğim anları, ki bilirsin en güzel söylediğim ve en eski şarkımsın. anlamaya başladığını seziyorum, bir "eyvallah" var bu cümlelerde. artık kızgın değilim sana, belki de sadece anlayamamaktı kızgınlık sandığım. bolca kırgınım, sana da söyledim ya yakıştıramadım o her ikimizin de uğrunda harcandığımız birlikteliğin bu denli anlamsızca harcanmasını, bu kadar ona uymaz bir yöntemle idam edilmesini. bir savaşçıydı ve hakkıydı gözleri açık, son sözlerini haykırarak kurşuna dizilmek oysa bir hain gibi asıldı gitti. soran olmadı ama söyleyeyim; iyi bilirdim, pek iyi.
güftesi de bestesi de özgündü şarkımın, sen yoktun henüz şarkın vardı, gittiğinde şarkıyı sustum sanma ben sadece seni susuyorum. ve biliyorum suçluyorsun beni, acıtmakla canını, içinde bulunduğum halin sana karşı olduğunu savlıyorsun, bunca uzağında dahi duyuyorum yazıklanmalarını. biliyor muydun gittiğim her yere seni de götürdüğümü? en iyi arkadaşım, beni unutma, olur mu?
sözüm bitmedi benim
biten bir şey yok aslında
ve gelir bunun da devamı